Wednesday 30 December 2015

MUTLU YILLAR!



Yılbaşı bebesi Uzay, mutlu yıllar diler!


Hepimizin böyle saf, masum ve naif bakışlar atabileceği bir yıl olsun.

Geçen yıl çok şiştik.

#bitartık2015


Her yıl olduğu gibi, bu yıl da gaza gelip kendime "yeni yıl hedefleri" belirleyeceğim elbette :)

Bunların bir kısmını ilk haftalarda gaza gelip yarım yamalak da olsa gerçekleştirirken, büyük bir kısmı içinse kılımı dahi kıpırdatmayacağım ^_^

Artık birbirimizi kandırmanın bir anlamı yok! :D

Bu hedeflerden sizi ilgilendiren bir tanesi var ki... KESİN BECEREMEYECEĞİM :)

Olsun, yine de hedef olarak koyayım, ne demişler;

Aim for the moon
Even if you miss
You'll land among the stars

Efendim, amacım 2016'da her gün (ama her allahın günü!) bloguma minik de olsa bir posta girmek!

"Ya bıragghhh!" dediğinizi duyar gibiyim ^____^

Hepinizi utandırıcam!

Görürsünüz!


İYİ SENELER!


nora

Tuesday 29 December 2015

Üşütüceksin Çocuğu!


Bir Türk annesinden kızına en büyük miras nedir biliyor musunuz?

Çocuğunuzun her daim üşüdüğünü düşünmeniz!



Geçtiğimiz yaz İstanbul nasıl sıcaktı hatırlıyor musunuz? İşte ben o yazın tam ortasında, cehennem sıcaklarının yeryüzü provasında doğurdum oğlumu.

Kendi üstümde incecik bir gecelik, geberiyorum sıcaktan... Kucağımda Uzay 7/24 emziriyorum...

Klima? Yasak!

Vantilatör? Sakın ha!

Nefes alamıyorum? Onu ne yapacağız?!

Çocuk daha bir kaç günlük, bi annem geliyor örtüyor üstünü, bi ablam geliyor kat kat giydiriyor... 

Çok acemiyim, bi bildikleri vardır diyorum.. Bi de ben sarıyorum yavruyu...

Serpil Ebe kontrole geliyor o hafta...

Çocuğun halini görünce, "siz ne yapıyorsunuz yahu? " deyip, soyuyor çocuğu... 

Ayy bari çoraplar kalsaydı, üşütecek çocuk!

"Saçmalamayın, kendinizden bir kat fazla giydirseniz yeter.." diyor.

Sanırım haklı, çocuk ter içinde kalmış, sıcaktan isilik olmak üzere... :)

O günden beri giydirme işini abartmamaya çalışıyorum...

Ama ne mümkün!

İliklerime işlemiş bir kere "üşütme" kavramı...

Sokağa çıkıyorum, daha kış gelmeden çocuklarının ağzını yüzünü sarmış anneler görüyorum... 

Çocuğun gazı var dediğimde bile hala "üşütmüşsündür çocuğu" tepkisi alıyorum.

Her gün kendi içimde bir savaş... Durmadan yavrumu yeterince giydirdim mi acaba diye sorguluyorum anneliğimi... :)

Sürekli bir vicdan muhasebesi...

Eeee bu durumda yarın 30cm kar geliyor haberini okuduğumda neler hissettiğimi tahmin ediyorsunuzdur! >.<

Üşütmesem bari çocuğu!

^_^



Peace!

nora

Wednesday 23 December 2015

Uzay Çağı



20 Temmuz 2015 tarihinde başladı Uzay maceramız.

5 ay geçmiş.

Yani son 155 gündür anneyim.

Oğlum, 22 hafta 1 günlük.

41+1'de doğum yaptım.

Annelik rakamlarla konuşmayı gerektirir.

İlk olarak bunu öğreniyorsunuz.

Gerisini bi ara yazarım.

Vakit yok, uyku çok ^_^

Şimdilik bol foto.















Wednesday 6 May 2015

Öylesine.


Bunaltıcı bir Çarşamba.

Bir sürü işin altında gün ağırlaştıkça kendime kaçamak yapacak bahaneler yaratıyorum.

Ya dondurma yiyecektim, ya da buraya yazacaktım.

Baskülde 80'i gördüğümden ve haftaya doktor randevum olduğundan, dondurma seçeneğini elemek zorunda kaldım :/

Yukarıdaki fotoğrafı Brenizer tekniğiyle çektim. Keşke üşenmesem de anlatsam nasıl çekildiğini :) Aslında çok basit. Özetle, tek bir kare yaratmak için tüm ayarlarınız sabit kalırken (tüm değerleriniz ve özellikle focus'unuz manuelde kalmalı) , makinenizi aşağı, yukarı, sağa sola oynatarak birden fazla fotoğraf çekiyorsunuz. Sonra onları birleştiriyorsunuz. Böylelikle alan derinliği muazzam bir geniş açı fotoğrafınız oluyor. Harika şeyler çekilebilir bu teknikle. İlk fırsatta portrelerim üzerinde deneyeceğim.

Belki sizin için minik bir tutorial da hazırlarım :)

Cheers.

nora

Friday 1 May 2015

Hamilelik bu değil! ^_^

(27.hafta)

Öncelikle uyarayım, bu yazı herhangi bir hamile / anne blogunda rastlayabileceğiniz türden, sevgi yumağı yutmuş, aşk böceği tarafından ısırılmış romantik annelerin tasvirlerinden oluşan bir yazı maalesef olamayacak.

Çünkü yıllardır "dünyanın en muhteşem şeyi" olarak biz kadınların önüne sürülen takriben 40 haftalık bu yolculuk, öyle düşündüğünüz gibi masalsı bir deneyim değil.

Yanlış anlaşılmak istemem, çoğu kadına göre "rahat" bir hamilelik geçiriyorum. Ancak "rahat" çok göreceli bir kavram, emin olun. Benim ya da bebeğin hayatını tehlikeye atacak genel sağlık durumuyla ilgili ciddi herhangi bir sorun yaşamamam olarak tanımlıyorum "rahat" olgusunu.

Gerçekçi olmak gerekirse hamilelikle ilgili rahat diyebileceğiniz herhangi bir durum yok :) Aslına bakarsanız tam bir rahatsızlık durumu :)

Hatta şöyle söyleyeyim;

Aklı olan insanın yapacağı iş değil! ^_^

En baştan alalım... Hayatımın hiçbir döneminde "aman da hanimiş mıçmıç, ponpidi pompik, agucuk gugucuk" bir insan olmadım çocuklara karşı. En sevdiğim çocuğa bile tahammülüm maksimum 1 saat. Annem ben çocukken bile yaşıtlarımla vakit geçirmeyi sevmediğimi, hep kendimden büyüklerle iletişim kurduğumu anlatır.

Merhaba, ben Nora ve evet ben çocuk sevmeyen bir hamileyim. >.<

Ancak bir kadın olarak, böyle bir deneyimi eninde sonunda yaşamak istediğimi de biliyordum. Yani "asla çocuk yapmayacağım!" gibi bir argümanım hiçbir zaman olmadı. Evliliğimizde 8 yılı devirirken, kendisi gelmeye karar verince (yaş da 33'e dayanınca) bize de "hoşgeldin" demek düştü :)

Elbette ki çocuklarla çocuk olamayan biri olsam da, kendi yavrumu daha doğmadan çok seviyorum. Büyük ihtimal doğduktan sonra iyice kafayı çizeceğim. Tüm anneler gibi "keşke daha önce doğursaymışım" bile diyeceğim. Ama bu yazıda benim gibi hamilelik konusunda kandırılan kadınları bir nebze de olsa aydınlatmak istiyorum. :)

Trimester trimester anadolu...

İlk trimesterin (yani ilk 3 ayın) en zorlu dönem olduğunu söylüyorlardı. Yalan. Evet mide bulantıları, halsizlik, hormonların sapıtmasından mütevellit duygu durumlarında inişler çıkışlar oluyor ama siz daha ne olduğunu anlamadan geçiyor ilk aylar. Sanırım benim gibi plansız bir gebelik yaşıyorsanız, olayın şokunu atlatmaya çalışmak sizi de bu aylarda oyalayacak. :)

Bu dönemde ben anlamsızca ve istemsizce bebekle ilgili her şeyi düşünmeye koyuldum. Bebek arabasından, hastane çıkışı kıyafetlere, evdeki kudurukların düzenini çok da bozmadan bebeğe güvenli bir ortam yaratmaya ne varsa dert oldu bana. Resmen işi gücü bıraktım, şunu nasıl yaparız, bunu nasıl yaparız? diye dolandım durdum. Sonra bol bol çat diye uyuyakaldım en saçmasapan saatlerde ve mekanlarda :) İlginç bir dönemdi ama :)

Daha önce hiçbir anne adayının başına gelmemiş ilginç semptomlarım da oldu. Ama hepsi normal çıktı sonunda. Bazı hamilelere olurmuş. Örneğin 3. ayın sonlarına doğru kaba etimden vurulmuşa döndüm bir gün :) Resmen 2 haftaya yakın yürüyemedim. O haftalarda sağ kalçada ağrılar olabilirmiş. Benimki daha çok bel tutulması gibiydi. Popo tutulması ^_^ Resmen hareket edemedim.

Bunun dışında buraya yazamayacağım cinsten saçmalıklar da yaşamadım değil :) Yani size tavsiyem, garip bir durum olduğunda panik olmayın, korkmayın, etrafınızdaki kimseye akıl danışmayın, internetteki felaket senaryolarını görmezden gelin, sadece ve sadece vakit kaybetmeden doktorunuza danışın. Çok büyük ihtimal yaşadığınız her ne ise, hamilelikte normal. Relax.

(19.hafta)


Bence asıl hikaye ikinci trimesterde başlıyor. Tamam vücut yeni hormon dengesine alışmış oluyor falan ama... Bu sefer de göbek sorunu çıkıyor ortaya. Özellikle bende oldukça erken çıktı :) Sanırım bizimkine 3+1 bir mekan sağladım rahat etsin diye, çünkü hala her gören "Aaa ikiz mi?" diye soruyor :)

Büyük göbek demek, hareketlerinizin daha da kısıtlanması demek. Hele ki bizim gibi 12 kedi 2 köpekli bir evde yaşıyorsanız, hareketlerinizin kısıtlanması demek, evin başını alıp gitmesi, sizin daha da sinirlenmeniz demek. Eşim ilk aylarda büyük haberin de gazıyla resmen kılımı kıpırdattırmadı bana. Ama bir süre sonra onun da normal rutinine dönmesi, yeni kurduğumuz işimizin başına (bununla ilgili ayrı bir post yolda!) dönmesi gerekti. Sanırım hala bir çok klasik Türk kocasına göre inanılmaz yardımcı, anlayışlı olduğunu belirtmezsem ayıp etmiş olurum. Ama kendi yapmak istediğiniz rutin şeyleri başkasından bekliyor olmak bile canını sıkıyor insanın. O sebeple göbek sıkıntı.

Tabii göbeğin ve bebeğin büyümesi içerdeki organlarınızın da sapıtması demek oluyor. Mesela ben sanıyordum ki, hamile olunca ooohhhh deliler gibi her istediğimi yiyebileceğim, danalar gibi tıkınacağım ve bahanem hazır olacak! Öyle bir dünya yokmuş. :/

Özellikle 2. trimesterde midem nasıl küçüldüyse, normalde yediğim miktarın yarısını bile yiyemez oldum :/ Hatta bu durum benim düşük tansiyonumla da birleşince bayıldım bir gün şak diye. Telaşla doktoru aradığımızda ilk sorusu "kahvaltıda çok mu yedin?" oldu :) O gün bugündür kuş kadar yiyorum :) O yüzden de hep açım. Bitmeyen bir diyette gibiyim.

Ha bu arada hamileliğin en can sıkıcı olayından bahsetmedim bile.

Merhaba mide yanması. 

Bu öyle herhangi bir günde midenizdeki asitin yükselmesi gibi değil. Bayağı hayattan soğutan cinsten, işkence usülü bir yanma. Ve sürekli. Sabah mide yanmasıyla uyanıp, gece mide yanmanız yüzünden uyuyamıyorsunuz.

Ben bir de çok akıllıyım, her daim doğallıktan yanayım ya, ilk aylarda bunun için ilaç almayarak kendime uzun bir süre eziyet ettim. Tıpkı sinüzit ağrılarımı da ilaçsız 1 hafta boyunca çektiğim gibi. Sinüzit yine geçiyor da, mide yanması ı-ıhh. Çocuk doğana kadar devam. Rennie şurup bu dönemde size eşinizden bile daha yakın bir dost olacak haberiniz olsun :)

Bu dönemde karnınızdaki arkadaşın tekmeleri devreye giriyor. Ben çoğu insana göre çok geç hissedebildim. Bi ara tırsmadım değil, kime sorsam "Aaaaa hala hissetmiyo musun?" tarzında insanı gereksiz yere telaşlandıracak tepkiler aldım. "Benimki annesine çekmiş, biraz tembel herhalde!" gibi yorumlarla savuşturdum bu neredeyse hamile kalmadan tekmeleri hissedebilen üstün anneleri.

Sürekli kıyaslama yaparak, kendi hamilelik dönemlerini anlamsız bir övünme, gurur duyma aracı olarak gören tipler olacaktır etrafınızda. "Ayy ben 8 aylık hamileydim, 2 tonluk vinç kullanırdım! Şunu yapardım, bunu hallederdim!" tadında, gerçekten sizi gereksiz yere kötü hissettirecek yorumlar yapanlara kulaklarınızı tıkayın. Herkesin hamilelik tecrübesi kendine özel. Hiçbir hamilelik birbirine benzemiyor. Sizinki size özel. Kimseyle kıyaslamayın kendinizi.

Şimdi böyle uzun uzadıya yazınca (ki daha yazmadığım bir sürü şey var) sürekli şikayet eden, mıymıy bir hamile imajı çizdim farkındayım :) Aslında pek de öyle olmadım. Çünkü bu bahsettiğim şikayetler aman aman katlanması zor şeyler çekilmeyecek dertler değildi açıkçası. Hatta insan öyle bir kafaya giriyor ki, "ayy aman ona bir şey olmasın da.. ne var canım alt tarafı 9 ay..." kafası hakimdi bende. O yüzden de psikolojik olarak pek sapıtmadım :) Gerçekten, sorunsuz, risksiz bir hamilelik geçirdiğimi bilmek yetti.

Artık son bölümdeyim. 28+4. Üçüncü trimester. Sanırım bu dönem ayrı bir macera olacak :) Artık göbeği taşımak başlı başına bir iş :) Bu dönemle ilgili gözlemlerimi de finale yakın paylaşırım artık. ^_^


peace!


nora





Tuesday 3 March 2015

...




Tam 1 yıl önce bugün kayboldu Mumuk. 

Kahretsin ki bulamadık. 

Dönmedi. 

Çok aradık, çok ağladık. 

Bir daha göremeyeceğiz belli ki şaşkın oğlumu. 

Hala inanmakta zorlanıyorum. 

Çok zor.

N.

Friday 20 February 2015

Kar Tatili!

Sanırım her yerin bembeyaz olmasını, kar yağmasını sevmeyen çok az kişi var.

İşte ben o az kişiden biriyimdir.

Herkes bir sabah uyandığında, bembeyaz bir manzarayla karşılaşmayı sevse de, ben o manzarayı görünce mutsuz oluyorum.

Tabii ki böyle hissetmemde bu soğukta sokakta kalmak zorunda kalan insan/hayvan her türlü canlıyı düşünüp vicdan azabı çekmenin de etkisi var.

Ama bu sene bana bir haller oldu sevgili seyirciler :)

Zannediyorum hormonların da etkisiyle, bir çok insan için kabusa dönüşen kar beni inanılmaz mutlu etti!

Ve kendime izin verdim, bu yıl kar yüzünden mutsuz olmayacağım!

( Yanlış anlaşılmasın, tabii ki bahçede baktığım kedüşleri sağlama aldım, ekstra korunaklı sığınma alanlarına her gün sıcak su torbalarıyla destekler, açık büfe mamalar, hatta onlara özel pişen tavuklar vs. yaptıktan sonra)

Ve geçen gün bahçenin tamamı kar altında kalınca ailecek keyif yaptık!

Zeus zaten tam bir kar köpüşü... İnanılmaz mutlu oluyor... Lulu ilk başta hoşlanmamıştı ama baktı biricik aşkı Zeus çok mutlu, onun da korkusu geçti :) Sissy'yi zaten önceki yıllardan hatırlarsınız, kar manyağı bir kedüş... Karnımda da bebiş, tam bir aile keyfi oldu...

Kısa bir video çekmiştik o gün, ben de iMovie'nin yardımıyla montajladım basitçe...

The Tanguns Gururla Sunar ^_^

NOT: Hiçbir kıyafetime artık giremediğimden rezil bir haldeyim, bir de hamile halimle hasta olmayayım diye ne bulduysam geçirmişim üstüme lütfen tipsizliğimi görmezden geliniz :)



Enjoy!

nora